ŞEHİRLEŞME DÜZENİ ÜZERİNE

Bir ülkenin gelişmişliği şehirlerin düzeniyle doğru orantılıdır. Şehirleri ne kadar düzenli ise bir ülke o kadar gelişmiş ve gelişmeye açık demektir. İnsanlığın gelişim sürecine baktığımızda şehirleşme önemli yer tutar. İnsanlar yerleşik hayata geçmeye başladıklarından beri teknolojileri, kurdukları şehirlere göre gelişim göstermiştir. Şehirlerin düzenleri arttıkça insanların da medeniyetleri ve çağdaşlıkları artar.

Gelişmiş toplumlara baktığımızda şehirlerinin de gelişmiş olduğunu görürüz. Geri kalmış toplumlarda ise şehirlerinin bozuk düzende olduğunu görürüz. Orta halli toplumlarda da yine şehirlerinin orta halli olduğunu görürüz. Bu bize toplumun gelişmişliği ile şehirlerin gelişmişliği arasında bir doğru orantı olduğunu gösterir.

Şimdi üzerinde durulması önemli bir konu şu olmalıdır. Toplumun gelişmişliği mi şehirleri geliştirip güzelleştiriyor yoksa şehirlerin düzenliliği ve ilerleyişe uygun oluşu mu toplumu geliştiriyor? Bunu tam olarak kavrayıp çözdüğümüzde gelişmişliği ve çağdaşlaşmayı neyin engellediğini anlayabileceğiz. Bu engelleri kaldırıp, yolumuza devam edip insanlık tarihindeki yükselişimizi sürdüreceğiz.

Dünya üzerindeki şehirler ve devletlerin gelişmişlikleri incelendiğinde şehirleri düzgün olan devletlerin şehirleri düzgün olmayanlara göre daha gelişmiş olduklarını görüyoruz.

Şehirlerin gelişmişliklerini etkileyen unsurlardan en önemlisi coğrafi yapısı topografyasıdır. Arazisi düzgün olan şehirlerin yerleşimi düzenli olmaktadır. Çünkü yolların önüne tepeler, yokuşlar ve inişler çıkmamaktadır ve yollar cetvelle çizilmiş düz bir çizgi olarak oluşturulmaktadır. Şehirlerin ana oluşum ve düzenlenme yapısını yollar oluşturduğu için yolları düzgün şehirler yerleşim açısından da düzenli olmaktadır. Bunlara genel olarak örnek verecek olursak ovalarda kurulan şehirlerden bahsedebiliriz. Dağ eteklerinde kurulan şehirlerde ise ovada kurulanlara göre pek düzen göremeyiz. Çünkü yollar dağların tepelerinin izin verdiği yerlerde oluşturulabildiğinden pek düzgün bir hat takip edememektedir. Dolayısı ile konutlaşma yollara göre şekillendiğinden şehirde pek düzen görülmemektedir.

Şehirleri bir de ekonomik giderleri açısından incelemeliyiz. Hayatımızda önemli yer tutan bu işlevsellikleridir. İlk yatırım maliyetleri en düşük seviyede tutulup oluşturulan şehirlerin pek düzenli olamadığını görüyoruz. Maliyetlerden kaçınmak için tepeler ve çukurlar düzleştirilip bir hatta düzenlenmemekte, doğanın bize öngördüğü şekilde yollar oluşturulmaktadır. Dolayısıyla şehirler bu yollara göre düzenlenmektedir. Günü kurtarma telaşında ve kısa vadeli düşünen lider ve yöneticiler bu ilk yatırımda yapılan ekonomikliği önemli bir başarı olarak görmektedirler. Uzun vadeli düşünüldüğünde ise işin hiç de ekonomik olmadığı ortaya çıkmakta ve zamanla giderek artan zararlara yol açtığı görülmektedir.

Şehirlerimizi oluştururken maliyeti düşünmeyip yaşantımızı en maksimum seviyede sürdürebileceğimiz bir yapıda oluşturmalıyız. Teknolojinin bize getirdiği bugünkü imkânlarla artık bu mümkündür. Doğanın bize çıkarttığı engelleri aşıp şehirlerimizi düz bir alanda oluşturmalıyız. Tepeler kaldırılmalı ve çukurlar doldurulmalıdır. Şehrin tabanı tam düz bir top sahası şeklinde olmalıdır. İlk bakışta Anadolu topraklarında bu düzlükte bir yer bulmak zor gelse de gelişen teknoloji bu düz zemine ulaşmamıza yardımcı olabilecek gelişmişliktedir. Maliyet ilk bakışta fazla görünmektedir. Ancak işin yönetimsel, işlevsel ve enerji ekonomikliği açısından bakıldığında zaman faktörü de işin içine girdiğinde bu fazla maliyetli işin, en karlı iş olarak ortaya çıktığı görülecektir.

Bir örnekle bu enerjiden tasarruf olayı ile ilk yatırımı fazla olan ama zamanla bizi kâra geçirecek olan olayı açıklayalım. Düz bir ovanın tam ortasında bir tepe bulunsun. düz zemine göre yüksekliği 20 metre olsun ve yanlara doğru 100’er metre gidildiğinde düz zemine ulaşılmış olsun. Şimdiki mantığın yapacağı (yaptıkları uygulamalarda belli) bu tepeyi düzleştirmeden doğanın bize uygun gördüğü şekilde olan araziye şehri kurmak olacaktır. Şehri boydan boya dolaşan ve tam tepenin ortasından geçen bir ana yol olsun. Şimdi enerji tasarrufuyla nasıl kâra geçeceğimizi açıklayacağım. Bir araç bu yol üzerinde gidiyor olsun. Düz zeminde 10 kuvvetlik makinesinin 2 kuvveti ile şehir içi hızda gidiyor kabulünü yapalım ve bu süre içerisinde kuvvet başına 1 litre yakıt tükettiğini varsayalım. O yokuşu tırmanmak için aracımıza güç verebilmemiz lazım ki aynı hızda devam edebilsin. Yaklaşık olarak bu gücü elde edebilmek için makinemizi 8 kuvvette çalıştırmamız lazımdır. Bu o süre içinde 8 litre yakıt yakıyor olduğumuz anlamına gelir. 100 metrede bir motor gücüne bağlı yakıt yaktığımızı kabul edelim. Eğer yol düz olsa idi yolun bu kesiminde her 100 metrede 2 litre yakıttan 4 litre yakıt yakmış olacaktık. Yol coğrafi şekle uygun olsa ilk 100 metre yokuş yukarı 8 litre, sonraki yokuş aşağı ise 1 litre (yokuş aşağı inen araç daha az kuvvete ihtiyaç duyar) yakıt tüketeceğinden toplam 9 litre yakıt kullanmış olacaktık. Kıyaslama yaptığımızda ise eğimli yolda düz yoldan 5 litre daha fazla yakıt yaktığımız ortaya çıkmaktadır. Bir günde 1000 araç geçtiğini kabul edersek günde 5000 litre, yılda 1.825.000 litre, yüz yılda ise 182.500.000 litre fazladan yakıt kullanılmış olunacaktır. Yakıtın zaman ortalamalı litre fiyatını 5 TL kabul edersek fazladan harcadığımız tutar 912.500.000 TL olacaktır. Görüldüğü gibi düzleştirme işi yapılmadığında 1 milyar TL’ye kakın fazladan yakıt parası ödediğimiz ortaya çıkıyor. Düzleştirme için bugünkü fiyatlarla 500 milyon lira harcansa sadece bu tepedeki yakıt harcama miktarından 500 milyon lira kâr elde etmiş olacaktık. Burada hesaba katmadığımız artı değerler de aracımızın daha az yıpranacağından daha uzun süre kullanabilirliğinin olması ve de trafikte geçireceğimiz zamanın daha az olması idi.

Bir de burada yeni teknolojilerin şehre uygunluğu konusu akla gelebilir. Dünyada en fazla potansiyele sahip olan güneş enerjisinden neden faydalanamadığız konusuna gelince size şehirlerimizde var olan bu engebeli yol yapısını örnek gösterebilirim. Çünkü güneşten elde edebilecek olduğumuz enerjinin (termodinamik kanunları) kısıtlı olmasındandır. Güneş enerjili bir araç ancak düz bir yolda işlev görür. Karşısına çıkan engebeli bir yolda ortaya çıkan ani enerji ihtiyaçlarını karşılayabilecek yapısı yoktur. Birinci engebeyi geçse bile ikinci engebede enerji biteceğinden yolda kalacaktır araç. Yukarıda yaptığım örnekte bunu tespit edebilirsiniz.

Kısacası demem şu ki, yeni gelişen teknolojileri hayatımıza uygulayabilmek için düz bir şehir yapısına sahip olmamız gerekir. Bunu şuradan da anlayabilirsiniz; hayatımıza giren metro, tramvay, metrobüs gibi taşıtların belli bir eğimden sonra çalışamazlar. Çünkü ihtiyaçları olan enerji karşılanamamaktadır o yokuşu çıkabilmeleri için. Bunun için ne pahasına olursa olsun şehirlerimizi düz bir zemin yapısına kavuşturmamız gerekecektir. Batı devletlerinin gelişmişliği işte buradan gelmektedir. Ancak böyle bir düzenleme ile gelecekte devletimizi gelişmiş toplumlar arasına katabiliriz. Çünkü bugünkü şehirleşme altyapımız gelişmişliğe ulaşmamıza gereken yeterli altyapıya sahip değildir.

Bu ve bunun gibi birçok örnekle en ideal  şehirleşme düzeninin nasıl olacağını “Türk Devlet Kuramı” kitabımın “Şehirleşme Düzeni” adlı bölümünde açıklamış bulunmaktayım.

 25.04.2010

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dursun SARAL Kitap © 2023 Frontier Theme