# Ertuğrul’un Sultan Alâeddin Keykubâd’dan Batı Uc’unda yurt istemesi

Ertuğrul, Sultan’ın huzuruna çıkmak için hazırlandığı sırada aklında yeni fikirler vardı. Moğolların baskıcı ve yağmalayıcı gücü her geçen gün Doğu Anadolu’da kendini hissettiriyordu. Ertuğrul, Celâleddîn Harzem-Şâh’ın yenilmesiyle bu toprakların Moğollara açık hale geldiğini biliyordu. Bir gün buraların, hatta Halep’in de Moğollar tarafından istila edileceğini tahmin ediyor ve aşiretini bu tehlikeden korumak için batıda yurt edinmeleri gerektiğine inanıyordu. Ertuğrul’un aklında tek bir şey vardı: Sultan Alâeddin Keykubâd’ın huzurunda Batı Uc’unda yurt istemek.

Ertuğrul, Sultan’ın huzuruna çıktığında Kayıhânoğulları’nın durumunu anlatıp her daim Selçuklu hizmetinde olduklarını söyledi. Sultan da Kayı boyunun kendilerine en yakın boy ve her zaman destekçileri olduğunu ve bundan sonra da birlikteliklerinin devam edeceğini belirtti. Sultan Alâeddin Keykubâd, Kayıhânoğulları’nın gösterdiği kahramanlıklara karşı ödül olarak ne istediklerini sorunca Ertuğrul, bugüne kadar Müslümanlarla savaştıklarını ve artık kâfirlerle gaza etmek için dirlik olarak Batı Uc’unda bir yerin kendilerine yurtluk olarak verilmesini istedi. Sultan, Kayıhânoğulları’nın savaştaki maharetlerini, cesaretlerini ve Selçuklulara bağlılıklarını gördüğü için onları gerektiğinde yardım alabilmek, Batı Uc’unun ve Konya’nın güvenliğini sağlayabilmek için, payitahta yakın bir yere yerleştirmesi gerektiğini düşündü. Ayrıca, Celâleddîn Harzem-Şâh’ın boşluğunda doğu sınırlarında doğabilecek bir Moğol tehlikesini karşılamak için Kayıhânoğulları’nın bölge sakinleşene kadar Erzincan bölgesinde ikamet etmesi yerinde bir karar olacaktı. Tüm bunları düşünüp hesaba katarak Sultan, Kayıhânoğulları’na Ankara-Konya arasındaki Karacadağ bölgesini dirlik olarak verdi. Ancak şart olarak Harzem-Şâh tehlikesi ortadan kalkana ve Ahlât alınana kadar Erzincan bölgesinde konaklamalarını istedi. Ertuğrul ise bu teklifi kabul edip Kayıhânoğulları’nın her koşulda Selçuklu sultanının yanında olduğunu belirtti.

Gündüz Alp, oğlu Ertuğrul’un bu isteğini önce garipsedi. Atalarının yurdunu bırakıp adını sanını duymadıkları ve bilmedikleri yer olan Batı Uc’unda bir dirlik sahibi olmanın Kayıhânoğulları’na ne fayda sağlayacağını anlamlandıramadı. Ancak, Ertuğrul babasına düşündüklerini ve Batı Uc’unun nimetli topraklarını anlattı. Elbet bir gün Kayıhânoğulları’nın Konstantinopolis’i fethedip Peygamber Efendimizin müjdesine nail olacağına inandığını söyledi. Gündüz Alp, Ertuğrul’un bu düşüncesini çok beğendi ve Allah’u Teâlâ’ya o günleri soyundan gelenlere göstermesi için dua etti.

Gündüz Alp Kayıhânoğulları birliklerini toparlayıp, aşiretini bıraktığı Halep yakınlarına doğru yollandı. Mevsim kışa yaklaşmış olduğundan ve yağmurların ardı arkası kesilmediğinden Fırat kabarmıştı. Gaziler, Fırat’tan yol bulabilmek için Caber Kalesi önlerine kadar indi. Herkes azgın Fırat sularını nasıl geçeceklerini düşünüp ailelerine kavuşamadıkları için üzülürken, oğullarının karşı çıkmasına rağmen Gündüz Alp (Süleyman Şah) nehri geçmek için, daha önce de geçit yeri olarak kullanılan sığ suya atını sürdü. Bir süre azgın sularda ilerledikten sonra atının ayağı sürçüp atından düştü. Gündoğdu, Sungur Tekin ve Ertuğrul babaları Gündüz Alp’i kurtarmak için can havli ile suya atıldılarsa bile ona yetişemediler.

Gündüz Alp, Kayıhânoğulları’na yeni yollar ve hedefler açmak için Allah’ın rahmetine kavuşmuştu. Oğulları Gündüz Alp’i sudan çıkarıp Caber Kalesi’nin önüne defnetti. Gaziler büyük bir üzüntü ile Fırat’ı geçip büyük bir hüzün içinde obaya vardı. Gündüz Alp’in vefatı üzerine tüm aşiret yas tuttu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dursun SARAL Kitap © 2023 Frontier Theme