1232 yılı sonunda bölgede asayişin sağlanması ile Ertuğrul, Sultan Alâeddin Keykubâd’a verdiği sözü yerine getirdiğine hükmederek, Sultan’ın da iznini alarak, kedisine dirlik olarak verilen Ankara-Konya arasındaki Karacadağ bölgesine göç etme kararı aldı. Ancak ağabeyleri ile aralarında tartışma çıktı. Gündoğdu ve Sungur Tekin güvenliği sağlanan eski yurtları Ahlât’a göçmelerinin, bilmedikleri topraklarda yaşamaktan daha iyi olacağını savunarak Ertuğrul’un bu görüşüne karşı çıktı. Ertuğrul ise kararının kesin olduğunu söyleyip isteyenin kendisi ile gelebileceğini isteyenin de Ahlât’a gidebileceğini söyledi.
1233 yılı ilkbaharında Kayıhânoğulları bir ayrımın eşiğindeydi. Bir kısım Karacadağ’a doğru gidip kâfilerle gazalara tutuşalım derken, bir kısım ise Ahlât’a ata yurdumuza yerleşip huzur içinde yaşayalım diyordu. Ertuğrul, şimdilik Ahlât’ta güvenliğin sağlanmışsa da ileriki zamanlarda bu civarın Moğol istilalarına maruz kalacağını ve Kayıhânoğulları’nın varlıklarını sürdürebilmelerinin tek yolunun batıya göçmek olduğunu savunsa da Gündoğdu ve Sungur Tekin’in tarafını tutanlar Ahlât’a göç etme kararı aldı. Ertuğrul ise göç yolunun Karacadağ tarafına olduğunu belirtip, isteyenlerin peşinden gelebileceğini ve istemeyenlerin de ağabeyleri ile gidebileceğini söyledi. Bu çağrıya Kayıhânoğulları’ndan kardeşi Dündar ve dört yüz çadır halkı uydu. Hayme Ana ise tereddütte kalıp hangi evladını seçeceğini bilemedi. Ancak, rahmetli Gündüz Alp’in kendisine Ertuğrul’u övüp Kayıhânoğulları’nın geleceğini onda gördüğünü ve ne olursa olsun onunla hareket etmesini vasiyet ettiğinden Hayme Ana en sonunda Ertuğrul’un safını seçti. Baharla birlikte Gündoğdu ve Sungur Tekin taraftarları ata yurtları Ahlât’a göç ederlerken Kayıhânoğulları’nın bir kısmı Hayme Ana, Ertuğrul ve Dündar önderliğinde dört bin kişi olarak Erzincan’dan yeni yurtları olan Karacadağ’a göç etti.