# Ahi Evran ve Fatma Bacı: Ahiyan-ı Rum ve Bacıyan-ı Rum Teşkilatları

Nisan 1262’de Kırşehir’de Ahiler ve Türkmenler, Moğollara karşı II. Izzeddin Keykâvus’un tahta kalması için savaştı. Bu savaşta ahilerin reisi Ahi Evran şehit oldu.

Ahi Evran, 1171 yılında İran’ın Batı Azerbaycan tarafında bulunan Hoy kasabasında doğmuştu. Ahi Evran’ın çocukluğu ve ilk tahsil devresi Hoy’da geçmişti. Gençliğinde Horasan ve Mâverâünnehr’e giderek, o yöredeki büyük üstatlardan ders almıştı. Asıl adı Mahmut olan Ahi Evran, babasının adına ve doğum yerine nispetle Mahmut bin Ahmet el-Hoyi (Hoylu Ahmet’in oğlu Mahmut) olarak tanınmaya başlamıştı. Burada tanıştığı âlim Fahrettin Razi’den aklî (fen) ve naklî (dini) ilimleri öğrenmişti.

Ahi Evran, muhtemelen 1204’te yaptığı bir Hac yolculuğu sırasında evliyadan Şeyh Evhadüddin Kirmani ile tanışmış ve onunla Bağdat’a gitmişti. Kirmani’nin tavsiyesiyle Abbasi halifesi Nasır Lidinillah’ın kurmuş olduğu Fütüvvet Teşkilâtı’na katılmış ve bu teşkilatın önde gelen şeyhleriyle temas kurmuştu. Başta Kirmani olmak üzere birçok üstadın ilminden istifade etmiş ve onlardan tefsir, hadis, fıkıh, kelâm ve tıp alanında dersler alarak derin bir âlim, tasavvuf yolunda yüksek makam sahibi bir veli olmuştu.

Selçuklu Sultanı I. Gıyâseddin Keyhüsrev döneminde Muhyiddin Arabî ve hocası Evhadüddin Kirmani ile birlikte Anadolu’ya gelen Ahi Evran, Kayseri’de bir debbağ (deri işleme) atölyesi kurmuştu. Çalışkanlığı, bilgeliği ve dürüstlüğü ile sanat sahibi kimseler arasında çok sevilmişti. Kısa sürede Kayseri’de mesleğinde bilgeliği ile ünlenen Ahi Evran Fütüvvet Teşkilâtı’ndan esinlenerek ilk Ahi Teşkilâtı’nı burada kurmuştu. Bu zamanlarda hocası Evhadüddin Kirmani’nin kızı Fatma Bacı ile evlenmişti. Anadolu’da özellikle esnafa İslâmiyet’i anlatarak dünya ve ahret işlerini düzenli hâle getirmeleri için nasihatte bulunmaya devam ederken, hocasının vefatından sonra onun vekili olmuştu.

Ahiliğe kadınlar giremediği için, erkek esnaflar arasında Ahiyan-ı Rum örgütlenmesini oluşturan Ahi Evran aynı örgütlenmeyi eşi Fatma Bacı vasıtasıyla kadınlar arasında da gerçekleştirmek istemişti. Eşi Fatma Bacı önderliğinde Bacıyan-ı Rum (Anadolu Kadınları) teşkilatını kurmuş olan Ahi Evran kadınların da ekonomik, kültürel ve askeri olarak toplum hayatında aktif rol üstlenmelerini sağlamaya çalışmıştı. Bacıyan-ı Rum üyeleri, Ahi Evran’ın Kayseri’de kurduğu sanayi sitesi içerisinde Debbağlar (dericiler) Çarşısı’nın yanında Külahduzlar (örgücü-dokumacı) Çarşısı’nda mesleklerini icra ederek ekonomik hayatın içinde yer almışlardı. Ahiyan-ı Rum’un sloganı Eline, diline, beline sahip ol iken, Bacıyan-ı Rum örgütünün sloganı ise İşine, aşına, eşine sahip ol idi.

1227 yılında Sultan Alâeddin Keykubâd’ın arzusuyla Konya’ya yerleşen Ahi Evran ve Fatma Bacı burada da sanatını icra etmişti. Fakat Ahilerin en büyük hamisi olan Sultan Sultan Alâeddin Keykubâd’ın 1237 yılında zehirlenerek öldürülmesi üzerine sultanla gönül bağı bulunan Ahiler, II. Gıyaseddin Keyhüsrev ve vezir Saadettin Köpek’e karşı koymuşlardı. Saadettin Köpek’in oyunları sonucu suikasttan sorumlu tutulan Ahi Evran ve Ahilerin önde gelenleri, II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından cezalandırılıp hapsedilmişlerdi.

Ahi Evran’ın hapsedilmesinden sonra Kayseri’ye geçen Fatma Bacı kocasına vekâleten hem Ahiyan-ı Rum hem de Bacıyan-ı Rum örgütleri çalıştırmaya devam ederken devlet baskısına ve Moğol zulümlerine karşı ayakta durmaya çalışmıştı. 1243 yılında alınan Kösedağ yenilgisi sonrası Moğollar Anadolu’yu işgale başlamıştı. Moğollar tarafından kuşatılan Kayseri Ahiler ve Bacıyan-ı Rum mensuplarının yardımı ile uzun süre işgale direndi. Ancak ihanet sonucu şehri ele geçiren Moğollar başta Ahiler olmak üzere halkı kılıçtan geçirmişti. Birçok erkek ve Fatma Bacı’nın da arasında bulunduğu kadınlar esir edilip İran’a götürülmüştü.

1246’da II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümünden sonra II. Izzeddin Keykâvus’u tahta çıkaran Celâleddin Karatay saltanat naipliği görevine atandıktan sonra, Ahi Evran’ı ve Ahileri zindandan çıkarmıştı ve Ahilik teşkilatının yeniden canlanmasına çalışmıştı. Bundan sonra kısa bir dönem Denizli’ye giden Ahi Evran tekrar Konya’ya dönmüştü.

1247’de, Mevlâna’nın oğlu Alâeddin Çelebi, Ahi Evran’ın Konya’da bulunduğu sırada Şems-i Tebrizi ile arasında çekişmeler olduğundan, Mevlâna’nın hocası Şems-i Tebrizi’nin öldürülmesinde Ahi Evran’ın parmağı olduğu iddiasını yaymıştı. Dedikodular ve kendine atılan iftiralar ile uğraşmak istemeyen Ahi Evran 1247’de Kırşehir’e gitmiş ve yerleşmişti. Buraya geldikten sonra Ahiyan-ı Rum teşkilatı işlerine ağırlık vermişti. Ahi Evran, kaynağını Yesi’den alan kutlu bir davanın gönül erleri ile birlikte bu toprakları vatan yapmanın, Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasının öncülüğünü yapmak için kurduğu Ahilik sistemi ile Anadolu’ya göç eden Türkmenlere hem aş hem iş vermiş, onları tekke ve zaviyelerde iyi bir Müslüman ve vasıflı bir meslek sahibi üretici insan hâline getirmek için çalışmıştı.

Celâleddin Karatay’ın 1254’te ölümünden sonra IV. Rükneddin Kılıç Arslan, Kayseri’ye gelip sultanlığını ilan edince Konya’da bulunan kardeşi II. Izzeddin Keykâvus ile taht mücadelesine başlamıştı. Türkmenler ve Ahiler II. Izzeddin Keykâvus’u Mevlâna ve çevresi ise IV. Rükneddin Kılıç Arslan’ı desteklemiş ve Selçuklu tahtına sahip olması için çalışmıştı. 1260 yılına gelene kadar Ahi Evran, 32 çeşit esnafı Kırşehir merkez olmak üzere teşkilatlandırmayı başarmıştı. IV. Rükneddin Kılıç Arslan’ın Selçuklu tahtına tek başına oturabilmesi için vezir Müîneddin Süleyman, Beylerbeyi Hatîr oğlu Şerefeddin ve Sâhib Ata Fahreddin Ali yardım ve siyasî destek almak üzere Hülâgu Han’a gittikleri zaman Moğollar elinde esir bulunan Şeyh Evhadüddin’in kızı Fatma Bacı’nın serbest bırakılmasını da istemişlerdi. Hülâgu Han, Fatma Bacı’yı serbest bırakınca, onu alıp Kayseri’ye getirmişlerdi. O da Kırşehir’e Ahi Evran’ın yanına gitmiş yirmi üç yıllık ayrı düşmüşlük son bulmuştu.

Nisan 1262’de Kırşehir’de Ahiler ve Türkmenler ile birlikte II. Izzeddin Keykâvus’un tahta kalması için Moğollara karşı savaşan Ahi Evran şehit oldu.

İki yıllık birliktelikten sonra Ahi Evran’ı kaybeden Fatma Bacı ise Ahi Evran’ın arkadaşı olan Hacı Bektaş-ı Veli’nin yanına Nevşehir Hacıbektaş’a gidip onun himayesine girip Bacıyan-ı Rum teşkilatını yeniden canlandırmaya çalışıyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dursun SARAL Kitap © 2023 Frontier Theme